27 Ocak 2012 Cuma

Soğuk bir akşamdı, üstelik aşk eldivenimiz de yoktu:)

Tam da dışarı çıkamamaktan şikayet ettiğim bu yazımdan sonraydı...
Kübranaz henüz çok kötü olmamış,babaannesi de torunlarını görmek isteyince atlayıp arabaya onlara gitmiştik...

Kübranaz özlediği arkadaşı Büşra'yla oyuna dalıp, Gamze'nin de uykusu gelince,sağolsun babaannemiz ''siz gidin'' dedi bize,''gezin, dolaşın, Gamze durmazsa ben sizi ararım...''

Fırsat kaçırılır mı?Çıktık babayla dışarı,soğuk ama nolmuş yani!Kaç vakittir şöyle başbaşa bir gezememişiz, hem özlemiştir de Zafer sokakları bizi:)

Alacağımız birkaç parça şeyi alıp bir de yemek yiyelim, nerde yiyelim orda mı burda mı diye bakınıp, o bahaneyle de biraz daha ayaklarken, cebinden eldivenlerini çıkarıp birini giyen yakışıklı baba, benim eldivenlerimin olmadığını görünce, giymediği tekini de bana verdi...

Derya Baykal'ın programında bir zamanlar gördüğüm aşk eldivenleri geldi aklıma birden.Evet itiraf ediyorum o zaman pek kullanışlı bulmamış, hatta gülmüştüm.

Ama o akşam soğukta eldiven kardeşliği içinde kocacımla yürürken ''bizim de olsaydı o aşk eldiveninden, ne güzel giyerdik şimdi'' diye düşündüğümü hatırlıyorum...

İnsan tuhaf varlık işte; bir zaman burun kıvırdığını, bir zaman geliyor, sevebiliyor...

Böyle düşünmeme sebep aslında şudur ki; taa eskiden beri yani daha çocuklar bile yokkenden beri(!) biz kocacımla soğukta yürürken, tutuştuğumuz ellerimiz hep onun montunun cebindedir.Gerçekten, daha sıcak, daha samimi sanki...

Bir aşk eldivenimiz olsaydı, eller cepte değil, o eldivenin içinde olurdu:) (Diğer şıkka göre daha mı iyi bu, bilemedim şimdi:))

Bunları düşünerek bir de yemek yedikten sonra eve döndük ama tabi yemeğin ortasında gelen Gamze alarmı sebebiyle, kaplumbağa hızında yemek yiyen ben azıcık acele edince, lokmalar sıralanıverdi boğazıma...

Konumuz bu değil tabi:)

Eve gelince bir heves karıştırdım neti, buldum o eldivenlerin tarifini.Hemen ördüm bir tane, tekleriyle birlikte...

Kimden kpsszede

Hesaba katmadığım şey, kocacığımın asla ve asla pembe ve pembeli olan birşeyi kullanmayacağıydı:) Gerçi pembeli taraf benim içindi ama olsun:)

Kendimize daha ciddi(!) renklerde bir tane örme kararı alıp, Sevgililer Günü'ne özel bir hediye olur diyerek bunları Emeksensin'e yerleştirdim:)

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

25 Ocak 2012 Çarşamba

Tatil gibi olamayan tatilimiz; ateşimiz, öksürüğümüz, parmaksız eldivenlerimiz:)

Soğuk,kar daha bir süre devam edecek tabi...Hastalıklar da buna paralel malesef...
Kübranaz neredeyse bir hafta süren ateş,öksürük,burun tıkanıklığı,halsizlik rahatsızlıklarından henüz kurtulur gibi oldu çok şükür...

Ateşi defettik,öksürük azalarak devam ediyor...
Onun yerine ben hasta olsaydım dedim kaç kere,o kdr güçsüz,o kdr kötüydü ki...
Yemek yedirmek işkence olmuştu,yemedikçe de hastalık artıyordu tabi...

Bugün geride kalan altı güne göre çok rahat ve iyi geçti.Ne kdr dikkat etsek de çocukları hastalıklardan korumak mümkün olamıyor,hele de okula gidiyorsa...
Yavrucuğum karne aldı ama tatil havasına daha giremedi...

Örgülere devam...Gamze kendi halinde oynamaya dalınca daha bir hızlanarak örüyorum:)
Burada bahsettiğim parmaksız eldivenler tamamlandı.Bereye takım olarak.Ben bu iki rengi o kdr çok sevdim ki...Birbirlerine çok yakıştılar...

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Parmaksız eldiven diyorum ama aslında parmak yerlerini dikmedim, bu yüzden daha çok bilek ısıtıcı oldu, gerçi böyle birşey var mı bilmiyorum:)

Ceket içinde gayet hoş görünüyor,kendime de daha koyu renklerden yapmayı düşünüyorum...Bunlar da bere gibi Emeksensin'de listelendi...

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

21 Ocak 2012 Cumartesi

Olmayan komşularım ve Emeksensin'den bazı kareler:)

Biliyorum kış mevsimindeyiz,biliyorum havaların soğuk olması normal ama nolur birazcık ısınsa,kızlarla dışarı çıksak,iki haftadır hiç geçmeyen hastalıkları iyice azar mı diye korkmadan dolaşsak,stres atsak biraz...

Komşum olmadığı için hep üzülüyorum ama en çok da böyle zamanlarda eksikliğini hissediyorum...Gidip gelebileceğim,konuşabileceğim,paylaşabileceğim bir komşum olsaydı...

Güzel hayaller bunlar...Hayal oldukları için de tabi gerçekleşmeleri ya zamana bağlı ya da pek mümkün değil:)Bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmek gerekiyor...

Elimde farklı birşey olsun diye başladığım ve nasıl olacağına bir türlü karar veremediğim için şimdiye kdr 2 kere söktüğüm kaşkol hala sürünüp dururken,önceden bitirdiğim ve Emeksensin'e eklediğim bazı ürünleri göstereyim size istedim...

Küçük prensesleri için bir bere,fıstıklı ve üzeri fiyonklu olanından:)

Kimden kpsszede

Ve bu da bizim sevimli Safişçiğimizin mankenliğiyle,yine minik melekler için hazırladığım bere ve boyunluk takımı.Tabi yine fiyonklu...
Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Dünkü yazımda bahsettiğim bu bere de yine dükkanda:
Kimden kpsszede

20 Ocak 2012 Cuma

Tatil geldi ama biz hastayız:(

Hava çok soğuk,ne dışarı çıkabiliyoruz,ne de evde sıkılmadan akşama kdr vakit geçirebiliyoruz...

Bir de tatil geldi bunun üstüne,nasıl geçireceğiz diye düşünüyorum.Kübranaz hevesli,heyecanlı çünkü tatilde iki kere sinema sözü aldı:)Bugün karnesini alacak inşallah...Geçen yıl karne aldığında nasıl da mutluymuş,herkese zorla gösteriyormuş hatta,burada yazmışım.

Şimdi pek mutlu değil çünkü hasta,tamamen geçmeyi bir türlü kabul etmeyen inatçı bir ateşimiz var,bir de öksürük...Sürekli halsiz,sürekli yatmak istiyor.

Bu yıl ilk defa grip aşısı yaptırdık buna rağmen hastalıktan,gripten kurtulamadı çocuğum.Acaba aşıyla ilgisi olabilir mi,bilgisi olan varsa paylaşabilir mi lütfen?

Çünkü ben de hayatımda bir kere grip aşısı oldum ve o yıl benim en çok hastalandığım yıl oldu.Ben kendimce aşıya bağlamıştım,ondan sonra da bir daha yaptırmadım zaten.Bilmiyorum belki de bir önyargı benimki...

Kübranazın başında beklerken,Gamzeyi ayağımda sallayarak uyutmaya çalışırken birkaç gündür elimde bu bere vardı:

Kimden kpsszede

Orjinali ise bu:

Kimden kpsszede

Kaynak burası.

Benimki biraz farklı oldu tabi,azıcık değiştirmesem,orasıyla burasıyla oynamasam içim rahat etmezdi:)

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Bu iki rengin uyumuna bayıldım zaten,bayıla bayıla ördüm:)Bir çift de parmaksız eldivenimiz var bereye takım ama onların fotolarını henüz hazırlamadım...

Çok kolay ve şık bir bere,tavsiye ederim...

17 Ocak 2012 Salı

Karlı Konya,yenilenen taçlar ve mızıkçı Kübranaz...

Pazar gecesi yatarken duasında ''nolur çok kar yağsın Allahım,kartopu oynayabilelim.'' dedi meleğim,o gece o uyurken kar yağmaya başladı...

Kimden kpsszede

Sabah kalkınca ''keşke bugün de tatil olsa da okula gitmesem,kartopu oynasam'' dedi;okulların tatil olduğunu öğrendik:)

Kimden kpsszede

''Anne benim dualarımı kabul ediyor Allah,demekki beni çok seviyor,demi?'' dedi,mutlu etti annesini:)

Kimden kpsszede

Evet,çok uzun bir bekleyişten sonra,nihayet Konya'ya da kar yağdı.Çıktı bebeğim kartopu oynadı,az da olsa hevesini bastırdı...

Kimden kpsszede

Yorulup,her tarafımız da ıslanınca,zorla da olsa içeri girdik,sıcacık...

Çok uzun zamandır kullandığımız,bir zamanlar kendince süslü olan taçlarımız süsleri eskiyip çıktığı için artık rağbet görmüyordu;onları yeniledik minik minik çiçeklerle...

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Kübranaz her zamanki kendinden emin,ne istediğini bilen haliyle,''yeşil-beyaz çiçekli olsun benimki'' dedi,öyle oldu...

Anne ise kızının tam tersi ne istediğini bilmez,kararsız haliyle ''benimki ne renk olsun acaba?'' diye düşünürken,hiçbir renk kırılmasın,alınmasın diye rengarenk yaptı kendi tacını...

Kimden kpsszede

Gerçi sonradan Kübranaz,''seninki daha güzel olmuş,banane,ben onu isterim'' tarzında mızıldanmalarla annenin tacına kondu ama,olsun,bu aramızda kalsın:)

Henüz taç takmayı gerektirecek kdr saçı olmayan ve belki de bu yüzden her türlü saç aksesuarından nefret eden Gamze ise o sırada boğaz derdindeydi☻

Kimden kpsszede

16 Ocak 2012 Pazartesi

Emeksensin'de Kpsszede...

Kimden kpsszede

Örgüçantam'ın tarifiyle,çok zevk alarak ördüğüm boyunluk...Ne zamandır örmek istiyordum ama açıkcası bu kdr kolay ve eğlenceli olacağını düşünmemiştim.Ortaya çıkan şey de çok güzel,çok kullanışlı...

Kimden kpsszede

Aslında kendime diye başlamıştım ama bittikten sonra hala renk renk öresim vardı.Hal böyle olunca Emeksensin'e koymaya karar verdim.Daha önce de internetten satışa başlamış,birkaç iş de yapmış ama sonra ücretli öğretmenliğe de başlayınca,o işi askıya almıştım.

Şimdi evdeyim,sürekli ne örsem,nasıl örsem,ne yapsam güzel olur,şu rengi de öreyim,bu iple de birşeyler yapayım diye dolanıp durduğum için,rengarenk,güzel,değişik şeyler örüp satmaya karar verdim.

Ben karar verdim ama tabi bu işler nasip işi.Ben başlayayım da...

Bu da boyunluğun yandan görünüşü:
Kimden kpsszede

Sadece boyunluk değil,aynı zamanda saç bandı olarak da kullanılabilir,hem kulakları sıcacık tutuyor hem de şık bir aksesuar oluyor.Kübranazımın mankenliğiyle görüyorsunuz:)
Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Bu örgü bilekliklerimiz de Emeksensin'de,sergide.Aalında daha çook,her renkten yapasım var şimdilik tutuyorum kendimi:)
Kimden kpsszede

Kimden kpsszede

Bunları ve daha fazlasını,özellikle bebek ve çocuklar için olan güzellikleri orada görebilir,beğendiğiniz birşey olursa,her renk ve boyundan isteyebilirsiniz...

Fiyat belirlemek benim için kolay değil aslında.Mutluluk duyarak yaptığım birşeye fiyat biçmek zorluyor biraz.Aşırıya kaçmadan hatta aza yakın ederler belirlemeye çalıştım.Şunun farkındayım ki elemeği yurtdışında çok değerli,bizim ülkemizde değil malesef...Bakınca göreceksiniz ki elemeği payım çok azdır...

Şimdilik bu kdr reklam yeter değil mi:)

Ara ara yine bahsedip,yeni eklediğim ürünleri de buradan göstereceğim inşallah...

14 Ocak 2012 Cumartesi

Kestaneyi nasıl bilirsiniz?

Kabuğuna çok sadık,inatçı,bir o kadar da lezzetli bilirim ben...

Kimden kpsszede

Ahh keşke kolayca bu hale gelse,armut piş,ağzıma düş misali yeyiversek,ne güzel olur değil mi?

Siz bunun kolay bir yolunu biliyor musunuz ya da nasıl pişirip,nasıl soyuyorsunuz bilmiyorum ama benim kestane ile geçmişim oldukça zengin pişirme teknikleriyle dolu...

Şöyle ki:

Sinop'tayken suda haşlanabileceğini öğrendim;o zamana kdr annem hep tavada pişirirdi...Sobamız varsa sobayı tercih ederdi tabi ama Ankarada'yken vardı soba,Antalya'da gerekmediği için kurulmamıştı...O da tavayla pişirip,sabırla soyup önüme koyardı (nur içinde yatsın annecim)...

Haşlama yöntemini öğrenince bir süre de öyle denedik ama haşlanan kestaneler kararıyor,görüntü tamamen değişiyor ve kabuğundan ayırma konusunda bir avantaj sağlamıyor...

Bu yöntem pek verimli olmayınca eskiye,tavaya döndüm.Kestane ile ilişkimiz bu şekilde kör topal devam ederken birgün Derya Baykal'ın programında yağda kızartma yöntemini duydum:

Kestaneleri yine bıçakla şöyle bir çizip,tavada kızdırdığımız yağın içine atıp,çok değil bir-iki dakika bekletip alıyoruz.

Gerçekten çok kolay soyuluyor ama tabi eller yağ içinde kaldığı için bu yöntemi de çok fazla kullanmadım...

Yok mu bunun kolay bir yolu diye bakınırken,bu seferde İkbal Gürpınar'ın programındaki ''püfçü'' abladan duydum ki fırında da pişirilebiliyormuş...Bunu bilenleriniz mutlaka vardır ama ben yeni öğrendim:)

Yine bıçakla çizip,tepsiyle fırına koyuyoruz ama ayrıca bir de kase içinde su koyuyoruz fırının alt kısmına.Bu su buharlaşınca hem kestanelerin yumuşacık olmasını hem de kabukların iyice açılmasını sağlıyor.20-25 dakika sonra hazır hale geliyor...

Kısacası benim yöntemim,daha iyisini bulana kdr budur...

Varsa daha pratik bir yolunu bilen,lütfen paylaşsın.Şimdiye kdr denemediyseniz de fırını bir deneyin derim...

12 Ocak 2012 Perşembe

Konya'yı neden seviyorum?-2

Dün bir türlü giremediğim asıl konuya giriyorum şimdi.Konyada yaşayan herkes benim gibi düşünmüyor tabi.Ben de zaten öğrenciyken ve dahası evliliğimin ilk yıllarında böyle düşünmüyordum:)

Hele öğrenciyken ''bir an önce bitsin artık şu okul!'' ve ''şu okul bir bitsin,bir daha Konya'ya adımımı atmayacağım!'' cümleleri benim favori cümlelerimdi.

Sizce büyük mü konuşmuşum? :)

Konya'yı şimdi neden seviyorum?

1)İlk olarak yerşekilleri açısından bakacak olursak...

Böyle başladım ama yan dalım olmasına rağmen ben Coğrafya'dan tüm eğitim hayatım boyunca nefret etmişimdir,bilmiyorum artık bilinçaltımda bu konuyla ilgili ne var:)

Konya dümdüz bir şehir.Öyle böyle değil,tamamen düz.O kdr düzki,sevgili Ojeli Solucan Trabzon'dan Konya'ya gelince yaptığı ''tepsi gibi'' tespitiyle beni baya bir güldürmüştü:)

Şehir düz olunca,ulaşım için yapılan yollar güzel,kullanışlı ve rahat.Ulaşımın çok ucuz olmasının bu konuyla bir ilgisi var mı bilmiyorum.

Bir yere gidebilmeniz için çıkmanız gereken bir yokuş asla yok,Ankara'daki dimdik yollardan;Antalya'daki dağa tırmanır gibi çıktığım evimin yolundan ve Sinop'ta şehre tam anlamıyla tepeden bakan okulumun yolundan sonra Konya'nın bu tepsivari düzlüğünü seviyorum.

Hele Akyokuş'taki o tepeye çıkıp şehre şöyle bir bakınca,varsın deniz olmasın diyorum;manzaraysa işte manzara...

2)Konya'da akşamları bir saatten sonra dışarıdaki hayat duruyor.İn cin top oynuyor deyimi bu şehrin o saatleri için söylenmiş olsa yeridir.

Eşim en çok bu hali seviyor...

3)Genel olarak ucuz bir şehir.Ankara ve Antalya'yla karşılaştırabiliyorum tabi ben.Daha ucuz yerler vardır belki...

Kimden kpsszede

4)Sakin,çoğu zaman sessiz,kendi içinde bir ülke gibi...Öğrencileri de olmasa diğer şehirlerle hiç ilgi kurmadan yaşayıp gidecekmişcesine ayrı bir dünya...

Bu yüzden tam bir aile şehri diyoruz...


5)Hz. Mevlana'nın şehrin havasına kattığı maneviyat inkar edilemez...Çoğu Konyalı, Mevlana türbesi'ni hayatında bir kereden fazla ziyaret etmeyi gereksiz bulsa da...

Tüm bunların yanında sevmediğim yanları da var.Bucanni'ye de yazdığım gibi,görmediğim,bilmediğim,tanımadığım,tanımak istemeyeceğim arka sokakları,karanlık yerleri,karanlığa sığınılarak işlenen suçları,her şehir gibi Konya'nın da vardır...

Benim sevmediklerim tabiki bildiklerim...

En basit örnek aslında en çok rastladığım şey:

Bir öğrenci şehri olan Konya'nın insanları,öğrencileri sevmiyor...Aslında buna sebep yukarıda yazdığım kendi halindeliğin bozulması,değişmesi endişesi...

Ama çok ilginç ve üzücü olan şu ki;o öğrencilerden geçimini sağlayan;yazın öğrenciler gittiği için ''şehir ölüyor,yaz okulu açılsın'' diye üniversiteye baskı yapan esnaf, öğrencileri çok bariz bir şekilde ve dalga geçercesine kazıklamaktan hiç çekinip utanmıyor...

Birkaç kişinin yaptığını tüm şehre maletmek istemem tabi...

Buna rağmen seviyorum artık bu şehri...Burada yaşamayı...

11 Ocak 2012 Çarşamba

Konya'yı neden seviyorum?-1

Geçen haftaki yazıma yaptığı yorumda Bucanni ne kdr huzurlu bir şehirde yaşadığımın farkında olup olmadığımı soruyordu.

Eşimle sık sık konuştuğumuz bu konuyu,burada yaşamayan birinden de duyup,aynı fikirde olduğumuzu görmek aslında beni şaşırttı.Ben zannediyordum ki sadece biz böyle düşünüyoruz:)

Lisede büyük çoğunluk Selçuk Üniversitesi'ni kazanmayı hayal ediyordu.Bizim lise için Gazi,Marmara ve Selçuk rakipsizdi.Çoğu kişi istediği yere gidemedi tabi ama gidenler telefonda ya da yazdıkları mektuplarda öyle över,mutluluklarını öyle güzel anlatırlardı ki;o zamana kdr istemeyenler bile artık Selçuk istemeye başlardı.

O zaman Selçuk Ün. Eğitim Fakültesi alanında üçüncü sıradaydı ve burayı kazanmak neredeyse geleceğini kurtarmak demekti.Tabi aslında öyle değilmiş,bunu sonradan anladık:)Bir de KPSS denen bir unsur var ki,işte o,beni burada sizlerle buluşturan en büyük etkendir:)

Teşekkürler KPSS:) Sayende ''zede'' oldum ama bir sürü de sanal arkadaşım oldu:)

Kazanıp buraya gelmek rüya gibiydi benim için,bir süre kendime gelemediğim doğrudur.

Derslere adapte olmak,hiç bilmediğim bir ortamda,hayatımda bulunmadığım bir kalabalığın içinde bulunmak...Özellikle de liseyi yatılı okuduktan sonra,o sıcak,korumacı ortamın dışında,yapayalnız kalmak...

Zordu...Bunu anlatabilecek daha iyi bir kelime yok.

Zamanla yeni arkadaşlar,yeni gruplar edindim tabi.Ama şurada bülüm başkanımın anneme söylediği gibi,tam olarak kabuğumu kırıp,kendimi ifade edebildiğimi söylersem zinhar yalan!

Aslında bu olumsuz durumumun en büyük sebebi o zaman yeni yeni benimsemeye başladığım başörtümün fakültenin kapısından içeri giremeyişiydi...

Ne kdr başarılı,ne kdr kendinden emin olursanız olun kıyafetlerinizin yarısı olmadan bir ortama girdiğinizi düşünün;ne başarı kalır,ne özgüven...

Bölüm başkanımın şikayet ettiği en arka sıralara oturma davranışım bundan kaynaklanır...Silinip gideyim,beni kimse farketmesin isteği de...

Aslında konu benim üniversite anılarım ya da fakülteye adapte olamayışımın sebepleri değildi.

Dağıttım iyice.Konu Konya'nın nasıl yaşanılası,nasıl güzel bir aile şehri olduğuydu...Fakat bu yazıyı haddinden fazla uzattığımı farkettiğimden,sizi sıkmamak adına asıl konuya yarın değinmek üzere burada bırakıyorum:)

5 Ocak 2012 Perşembe

Pembe-krem makrome çanta

Yazısız,paylaşımsız bir haftayı daha devirdikten sonra ancak gelebildim işte:)

Tombul Kuşum hastalandı.Sıraya koyduk sanki;önce ben,sonra Kübranaz,şimdi de Gamze...Çok şükür babamıza birşey olmuyor...

''Aralık hastalığı'' dediklerinden.Yani en azından burada böyle diyorlar,hani salgın gibi,grip mesela...

Allah dermansız dert vermesin kimseye.Sıkıntısı,derdi,hastalığı olanlara da şifalar nasip etsin...

Bir önceki yazımda küçük prensesler için yaptığım çantaları göstermiştim ve kendime yaptığımı da sonra göstereyim demiştim;işte o sonra,şimdi oldu:)

Kimden kpsszede

Derya Baykal'ın programında çok yıllar önce görmüştüm bu modeli;deniz dalgası...
Çok hoş,çok güzel duruyor.Kolay da.

Kimden kpsszede

Renkleri de çok yakıştırdım birbirine.Neredeyse dört yıldır,çok sık kullanıyorum hala yepyeni duruyor.Makrome ipin özelliği,bozulmuyor.

Kimden kpsszede

O zamanlar astar dikmeyi bilmediğim için (aslında ne varki astar dikmekte demi?Ama bilmeyince o bile zor işte.) astarsız kullandım ama şimdi astarlamayı düşünüyorum.Zaten örgü çantalarda astar kurtarıcı oluyor.Hem çantanın ömrünü uzatıyor hem de kullanırken güzel görünmesini sağlıyor;sünme,sarkma olmuyor.

Kimden kpsszede

Kimden kpsszede